7 Ocak 2016 Perşembe

GARİP OLAYLAR İLGİNÇ HİKAYELER

5 Haziran 1952 günü Yucatan’da Palenque Kalıntıları’nda araştırmalar yapan Arkeolog ‘Albert Ruz Lhuillier ve arkadaşları gizli bir mezar buldular. 1.70 boyunda bir iskeleti saklayan bu mezar 3.802n. uzunluğunda, 2.20 m. genişliğinde ve 25 cm. kalınlığında oymalı taşla örtülmüştü. Palenque Taşı’nın yüzeyi birbirinden ilginç esrarlı resimlerle dolu,. Esrarengiz bir aracın içinde bir insan görülüyor. Bu aracın alt kısmından ateş fışkırıyor ve aracın içi birçok aletlerle dolu. Palenque taşı konusunda ayrıntılı* bir araştırma yapan “Bilinmeyen Uygarlık Unsurların Araştırma ve İnceleme Merkezi”’nden Guy Tarade ve Andr Millou mezar taşındaki oymayı şöyle açıkladılar: 

”Taşın ortasında görünen pilot adını verdiğimiz kişi bir miğfer giymiş ve aracın ön kısmına doğru bakmaktadır. İki eli kaldıraçların üstünde. Şağ eliyle Citroen arabalarınkine benzeyen bir vites kolunu tutuyor. Başı bir desteğe dayanmakta ve burun deliklerine bir soluk alma aygıtı yerleştirilmiş durumda. Füzeleri andıran araç güneş enerjisini kullanan bir uzay gemisi duygusunu veriyor. Füzenin arka kısmında 10 akümülatör yerleştirilmiş. Bunlardan başka, enerji çekmeye yarayan düzenlemeler de görülüyor. Önde dört bölümlü bir motor, arka kısmında da ateş ‘fışkıran, bir boruya bağlanmış hücreler, karmaşık uzuvlar var.”





RONGORONGO YAZISI
Paskalya Adası benzeri olmayan büyük taş heykellerinin (moai} dışında esrarengiz bir
yanı da rongorongo (“şarkılar” ya da “ezberler”) adı verilen kendi yazısına
sahip olmasıdır. Bu o kadar egzotik ve esrarengizdir ki, 1860′da Avrupalılar
tarafından keşfedildiğinden beri rongorongo yazısıyla yazılı tahtadan tabletler
çözüm meraklıları için âdeta bir mıknatıs olmuştur.

Honolulu’dan Santiago’ya ve Avrupa başkentlerine kadar, muhtemelen bir
köpekbalığı dişi, kuş kemiği ya da bir obsidyen parçasıyla tahtaya kazınmış
olan 25 rongorongo kitabesi vardır. Paskalya Adası’nda bir tane bile kalmış
değildir. Çoğu Büyük St. Petersburg tableti gibi şu anda bulundukları yerlerin
adlarıyla anılırlarsa da, bazıları yumurta biçimi nedeniyle Rapa Nui dilindeki
adıyla Mamari (“yumurta”) olarak bilinir.

Bu yazıların çoğu çok kısadır, ancak en büyüğü ve uzunu olan Santiago
bastonunda 126 x 6,5 santimlik bir tahta üzerinde 2300 karakter vardır. Bir
Avrupa ya da Amerikan küreğinden yapılma ahşap bir tablet olan Tahua’da da 1825
karakter vardır ve bu da en uzun tablet yazısıdır.




                                                                    SİNESTEZİ
Sizin hiç renkleri tattığınız, şekilleri duyduğunuz veya sesleri kokladığınız oldu mu!


Bu durum kulağa hayli garip gelebilir; ancak 'sinestezi'nin her 25.000 kişiden birinde görüldüğü biliniyor. 

İlginç bir nörolojik durum olan ve Yunanca'da 'birleşik duyu' anlamına gelen sinestezi, bir duyu aracılığıyla gelen bilginin, otomatik olarak başka bir duyuyu tetiklemesi olarak tanımlanabilir.

Kişiden kişiye göre değişen ve çok ilginç örnekleri olan sinestezinin en yaygın görülen biçimi harflerin veya rakamların renk olarak algılanması... 

Bu kişi örneğin 7 harfini hep yeşil olarak algılayacak veya rengarenk bir alfabe algısı olacak!
Örnekler çoğaltılabilir:


* Portakal tadının üçgen hissi uyandırması

* Mart ayının elma tadında olması

* Kırmızı renkli bir tişörtün çok gürültülü olması

* Bacak ağrısının sarı olarak hissedilmesi

* Çarşamba gününün kızgın olması

* 5 rakamının şeftali kokması gibi...


Bu tip tanımlamalar, sinesteziklerin ilk başta halüsinasyon gördüklerini düşündürebilir. Ancak bu yanlış bir kanı... Normal bir beyinde doğum anında bulunan sinir hücreleri arasındaki bağlantılar büyüme evresinde körelirken; sinesteziklerde varlığını sürdürmeye devam ediyor. Dolayısıyla bu durum tipik ruh ve sinir hastalıklarından ayrılıyor. 

Ayrıca pek çok hastanın durumundan memnun olduğu da söylenebilir. 

Kelimeler veya rakamlarla renkleri birleştiren bir insan için ezber yapmak daha kolay olacaktır. Ya da sesler ile renkleri birlikte algılayan biri için müzik dinlemek tam bir görsel şölene dönüşecektir.


Genetik olduğu düşünülen bu duruma, istatistiksel verilere göre kadınlar, solaklar veya çift elini kullanabilenlerde daha sık rastlanıyor. 

Diğer bir bilgi ise bu kişilerde hafıza güçleniyor; ancak özellikle bazı tiplerde matematiksel-mekansal işlevler zayıflıyor. 

Örneğin gıcık bir sayıyı, güzel bir sayı ile toplamak bir miktar gerginliğe neden olabiliyor. 

Ya da 

5 + 2= 7 eşitliğini pembe + sarı = mavi olarak algılayan bir insan için, mavi rengin bir ana renk olduğu ve bu iki rengin bileşiminden oluşmadığı gerçeği isteksizlik yaratabiliyor..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder